HALA GELİYORLAR!
Beyazın siyasal
tahayyül dünyasında Kürtlüğe dâhil olmuş herhangi bir durum ya da olay söz
konusu olduğunda, Kürde sormadan Kürt adına konuşma, Kürdü anlatırken aslında
kendini anlatma stratejisi, entelektüel/akademik alanda bambaşka bir form ile
kendini var etmektedir. Entelektüel/akademik dünyanın özgürlükçü ve de-kolonyal
bir direniş damarına dönüşeceği yerde kendini kıyıdan konumlanıp Kürtlüğü ve
Kürtlük hallerini bilimsel bir bilgi nesnesine indirgemesi, entellektüel/akademik
alanın Kürt dünyasını tam bir iç sömürge alanına dönüştürmesini sağlamıştır.
Üstelik insanın kendi türdeşleri, hatta yoldaşları adına konuşurken bile temsil
krizinin her an etik/politik bir problem alanına dönüşme riski bu kadar güçlü
iken… Newroz için yıllardır yürütülen, "mitiko-ritüel mi, ulusal
bütünleşmeye harç yapılmış etnosembolik bir kurgu mu, ezilen halkın kral
tanrılardan çaldığı bir karnaval mı?" şeklinde uzayıp giden tartışmaların
ortasında asıl sorulması gereken sorunun üzerinden mütemadiyen atlanır:
Newroz’un Kürtlerin kolektif bilinçaltına ve duygular atlasına kazınmış asal
karşılığı nedir?
Evet, Newroz mitolojik bir anlatıdır. Bir tarafında kafasından yılanlar çıkmış zorba Dehak ve şürekâsı; öbür tarafında dağlara kaçarak ordulaşmış halk ve Keyakseres (Demirci Kawa) vardır. Efsaneler ya da mitolojik anlatılar bazen toplumsal birliğe ve dayanışmaya çağrı yapar, bazen de zoraki bir araya getirilmiş ve hiçbir ortaklığı olmayanların birlik iddiasını parçalayan ‘ben farklıyım’ çağrısına dönüşür. 1 Mayıs’ı Bahar Bayramı’na, Newroz’u, Nevruz’a doğru bükerek direnenin isyan-festival günlerine el koymaya çalışan devletin hikâyesi tam da bu bağlama oturur.
Geçmişten gelip bugüne anlam veren
Newroz şimdiki
tarihsel öznelliği içerisinde Gürdal Aksoy’un tanımıyla 'mitsel bir ideolojiden
çok ideolojik bir mit' tanımını da aşarak Kürtleri bir özne olarak tarih
sahnesine çağıran, Kürtlerin binlerce yıllık politik ve kültürel özlemlerine
karşılık gelen mite dönüşmüştür; Gerçekleşmesi zorunlu eylem haritaları ve
anlam kipleri sunan bir kurtuluş miti. Newroz geçmişten gelip bugüne anlam
veren, yarını anlatan çok zamanlı ve çok katmanlı bir tarihsel/politik uzamdır.
Levi-Strauss, modern dönem ideolojilerinin mitolojik anlatılara çok fazla
benzediği, hatta modern batının mitin yerine ideolojiyi ikame ettiği teziyle
siyaset teolojisinde yeni bir tartışma alanı açmıştı. Efsaneler, cansız ve
ruhsuz birer kurgu değil aksine kendine inanan insanlar için yaşayan bir geçmiş
ve yaşayan büyük bir gerçeğin tekrar tekrar canlandırılmasıdır. İçinde zalimin,
mazlumun, direnişin, isyanın, kurtuluşun ve yeniden doğuşun olduğu bir söylence
kendi doğalında politiktir; mitolojik bir kurgusallık bile olsa bir kurtuluş
mitidir ve dolayısıyla ideolojiktir. Bu yönüyle Newroz’un Kürtlerin direniş
dünyasındaki karşılığı mitik bir inşa değil, geçmişte zaten var olanın bu günün
siyasal direniş repertuarına eklemlenmesidir diyebiliriz. Üstelik tarih denilen
bu uzun serüvende hangi olayın mitik, hangisinin gerçek anlamda yaşandığını hiçbirimiz
tam olarak bilmiyorken!
Kürtlük dünyasında kültür ve siyasal alan arasındaki geçişgenlik ve karşılıklı besleme ilişkisinin yanında her iki alan arasındaki hegemonik ve hiyerarşik ilişkinin kendini en çok gösterdiği alanlardan biri de Newroz alanları olmuştur. 1970’lerde fetret devrini sonlandırıp yükselişe geçen Bakur’daki Kürt siyasal mücadelesi, etno mitik bir diriliş hikâyesi olan Newroz’u ulusal kurtuluşun tarihsel arka planına döşeyerek 1990’larda özgürlük hareketinin Newroz’u gerçek bir serhildana dönüştürmesine zemin hazırlamıştır. Eğer geleneğin icadı bağlamında bir tartışma açılacaksa, 1990’lardan itibaren devletin Newroz’a karşı kendi Nevruz’unu dolaşıma sokma çabasından başlamak gerekir. Kürtlerde zaten tarihsel olarak var olan ve politik mücadele alanına dâhil edilmiş bir geleneğe karşı tam bir karşıtlık ve reddiye üzerinden resmi Nevruzlar ilan etmek tam da geleneğin icadı dediğimiz bir bağlama oturmaktadır. Tüm yerkürede ihtilaf ve çatışmaları azaltan kutlama ve festivaller, Newroz meselesinde tam bir kolonyalist kuşatma ile de-kolonyal bir çatışma ve gerilim alanına dönüşmüştür. Milyonlarca Kürt aynı anda kendi ulusal gerçekliğini yeniden tanımlayıp festival alanını politik bir kimliğin ilan sahnesine dönüştürürken devlet, geleneği karşıtlık üzerinden yeniden canlandırarak yekpare bir Nevruz arzusuyla kravatlı memurlarını ateşin üzerinden atlatmaya devam etmektedir. Bu yönüyle Newroz, hem Kürtlerin kendini egemen olandan ayrıştırdığı ve ayrışma noktalarını birer direniş/beyanat alanına dönüştürdüğü ikili bir işleve sahiptir. Burke’nin ‘şenlik ve kutlamalar, toplumsal birlikteliğin kutsandığı, dayanışmanın alan yarattığı, ters yüz edilmiş bir dünyanın canlandırılması için bir sahne görevi görür’ dediği şey Kürdün kolektif bilinçaltında Newroz’a denk gelir.
Sembollerin ve kültürün işlevselliği
Etno-sembolizm,
ulusallaşma ile kolektif kimliğe ve belleğe sahip çıkma ilişkisini tanımlarken
kolektif kimliğin oluşumunda sembollerin ve kültürün işlevselliğini merkeze
alır. Halbwach’ın tanımladığı ve kolektif belleği meydana getiren toplumsal,
politik ve kültürel bellek üçlüsü aynı anda Newroz alanlarına akar ve geçmişten
diriliş öykülerini damıtarak gelecek kuşaklar için anlam ve kurtuluş kapılarını
gösterir. Bu yönüyle Kürt kimliğin oluşumunda, yaşanıp yaşamsallaşmasında
Newroz, ana akış yönü ve dirilişten geleceğe akışın temel rotası işlevini
üstlenmiştir diyebiliriz. Bu bağlamda kendi ulusallığını ulusal eğitim ve
ulusal yazın dünyası üzerinden sağlayan diğer ulusların tersine, Kürtlerin bu
öznellikten mahrum oluşları ve kolonyal kuşatma altında parçalanmalarının bu
durumun ortaya çıkmasında büyük bir rolü vardır. Kürt düşün dünyasındaki kılıç
ve kalem dikotomisinin tam ortasında kılıç ile kalemi aynı mücadele alanına
çağıran bir ferman niteliği taşır Newroz.
Devletin Nevruz maskaralığı
İlk Newroz’un nerede ve nasıl kutlandığına dair sorunun cevabı Klein’in Kürt milliyetçiliğinin ilk nerede ve nasıl ortaya çıktığı sorusuna verdiği cevapta gizlidir: ‘Farklı zamanlarda, farklı yerlerde ve farklı Kürtler için farklı tarihsel gerçekliklerden doğarak başladı…’ Özellikle tarihin çok yönlü ve karmaşık denklemini hesaba kattığımızda şunu söyleyebiliriz: Newroz, resmi söylemin tam karşısında duran Kurdî söylemin bir itiraz ve beyanat sahasıdır. Söz konusu beyanatlarını duyulur kılmak için iki yılda 125 (yüz yirmi beş!) insanın cenazesinin sokaklara saçıldığı devrimci bir inatçılığın politik dışavurumudur! Newroz, Kürtlerin öncülüğünde bütün gayr-ı resmi insan topluluklarının Newroz’larını devletin Nevruz’una yedirmeme iradesidir. Newroz’u kendi ‘amorf bayramlar’ repertuarına eklemek için yıllarca çırpınan resmiyete karşı bir tek ateşte can bulan ve Zagros doruklarından Amed Zindanları’na oradan İzmir’in Kadifekalesi’ne kadar sıra sıra dizilmiş ateşböceklerinin halaya durduğu devrimci bir dans tarihinin tarifidir Newroz.
Ulusal bir harç
Newroz alanları,
Kürtlerin 'her zaman buradaydık ve geçmiş en az bugün kadar önemlidir bizim
için' dedikleri, biz olmanın ve bu kadar çok olmanın yarattığı güvenin
tazelendiği, hem özgürleştiren hem de güçlendiren bir mekânsal stratejiye
dayanır. Politik ve kültürel belleği besleyen tüm sembollerin aynı anda
belirdiği kimliğin dolayımsız bir ilan sahnesi; sınıfın, cinsiyetin ve yaş
kategorilerinin silikleştiği, 'sürekliyiz ve bütünlüklüyüz' ilanının yapıldığı,
kırsalın ve kentin, varoşun ve merkezin anlık bile olsa bütünleştiği bir
politik ve kültürel köprü işlevi görür. Newroz alanları, biz ile öteki, geçmiş
ile şimdi arasındaki ayırımların hem görünür olduğu hem silindiği ikili bir
diyalektiğin işlediği ulusal bir harç, tarihin ve güncelin aynı anda görünür
olduğu zamansal bir yansıtıcı görevi görür.
Yeni patikaları gösteren işaret levhaları
Newroz bir
hatırlama eylemidir; mütemadiyen bir yenilenmeye ve yinelenmeye gönderme yapar;
direniş tarihinin önemli kavşaklarını tarihin içinden çekerek sahnenin önüne
kadar getirir. 1982’de Mazlum Doğan’ın, 1990’da Zekiye Alkan’ın, 92’de Botan’da
başlayan Serhildan dalgasının, 20 Mart 1993 Ateşkesinin ve 2013 Barış
deklarasyonunun açtığı yeni patikaları gösteren işaret levhalarına ve tarihsel
hatırlama sahnesine döner. Kolektif özlemlerin, öfkelerin ve binlerce farklı
duygunun hare hare dolduğu, Kürde söylenmesi yasaklanmış birçok şeyin
söylendiği ve Kürt ulusal renklerinin tüm tonlarının ve formlarının serpiştiği
tarihsel bir nutuk alanı, her Kürdün Kürtlüğünü biraz daha öğrendiği, katılımı
uzmanlık ya da örgütlü olmayı gerektirmeyen bir siyasal cephe işlevi görür!
Kuzeyli
Kürtlerin hafızasında Newroz, Bakthin'in karnaval ve festivaller için dediği 'hem bir ütopya gerçekliğinin hayata dâhil
edildiği bir alan, hem de gem vurulamayan bir karnaval özgürlüğünün atmosferini
yaratmıştır.’
Kürdistan
tarihinin en büyük direniş ve vahşetlerinden birinin yaşandığı 2015-2016
yıllarının ardından kutlanan 2017 Newrozu'nda Amed Newroz alanına akan yüz
binleri gören şaşkın bir polisin deyimiyle: "Hala geliyorlar!" Ve
gelmeye devam edeceğiz!