8 Mart 2022

 

HALA GELİYORLAR!

 

 

Beyazın siyasal tahayyül dünyasında Kürtlüğe dâhil olmuş herhangi bir durum ya da olay söz konusu olduğunda, Kürde sormadan Kürt adına konuşma, Kürdü anlatırken aslında kendini anlatma stratejisi, entelektüel/akademik alanda bambaşka bir form ile kendini var etmektedir. Entelektüel/akademik dünyanın özgürlükçü ve de-kolonyal bir direniş damarına dönüşeceği yerde kendini kıyıdan konumlanıp Kürtlüğü ve Kürtlük hallerini bilimsel bir bilgi nesnesine indirgemesi, entellektüel/akademik alanın Kürt dünyasını tam bir iç sömürge alanına dönüştürmesini sağlamıştır. Üstelik insanın kendi türdeşleri, hatta yoldaşları adına konuşurken bile temsil krizinin her an etik/politik bir problem alanına dönüşme riski bu kadar güçlü iken… Newroz için yıllardır yürütülen, "mitiko-ritüel mi, ulusal bütünleşmeye harç yapılmış etnosembolik bir kurgu mu, ezilen halkın kral tanrılardan çaldığı bir karnaval mı?" şeklinde uzayıp giden tartışmaların ortasında asıl sorulması gereken sorunun üzerinden mütemadiyen atlanır: Newroz’un Kürtlerin kolektif bilinçaltına ve duygular atlasına kazınmış asal karşılığı nedir?

Evet, Newroz mitolojik bir anlatıdır. Bir tarafında kafasından yılanlar çıkmış zorba Dehak ve şürekâsı; öbür tarafında dağlara kaçarak ordulaşmış halk ve Keyakseres (Demirci Kawa) vardır. Efsaneler ya da mitolojik anlatılar bazen toplumsal birliğe ve dayanışmaya çağrı yapar, bazen de zoraki bir araya getirilmiş ve hiçbir ortaklığı olmayanların birlik iddiasını parçalayan ‘ben farklıyım’ çağrısına dönüşür. 1 Mayıs’ı Bahar Bayramı’na, Newroz’u, Nevruz’a doğru bükerek direnenin isyan-festival günlerine el koymaya çalışan devletin hikâyesi tam da bu bağlama oturur.


Geçmişten gelip bugüne anlam veren

Newroz şimdiki tarihsel öznelliği içerisinde Gürdal Aksoy’un tanımıyla 'mitsel bir ideolojiden çok ideolojik bir mit' tanımını da aşarak Kürtleri bir özne olarak tarih sahnesine çağıran, Kürtlerin binlerce yıllık politik ve kültürel özlemlerine karşılık gelen mite dönüşmüştür; Gerçekleşmesi zorunlu eylem haritaları ve anlam kipleri sunan bir kurtuluş miti. Newroz geçmişten gelip bugüne anlam veren, yarını anlatan çok zamanlı ve çok katmanlı bir tarihsel/politik uzamdır. Levi-Strauss, modern dönem ideolojilerinin mitolojik anlatılara çok fazla benzediği, hatta modern batının mitin yerine ideolojiyi ikame ettiği teziyle siyaset teolojisinde yeni bir tartışma alanı açmıştı. Efsaneler, cansız ve ruhsuz birer kurgu değil aksine kendine inanan insanlar için yaşayan bir geçmiş ve yaşayan büyük bir gerçeğin tekrar tekrar canlandırılmasıdır. İçinde zalimin, mazlumun, direnişin, isyanın, kurtuluşun ve yeniden doğuşun olduğu bir söylence kendi doğalında politiktir; mitolojik bir kurgusallık bile olsa bir kurtuluş mitidir ve dolayısıyla ideolojiktir. Bu yönüyle Newroz’un Kürtlerin direniş dünyasındaki karşılığı mitik bir inşa değil, geçmişte zaten var olanın bu günün siyasal direniş repertuarına eklemlenmesidir diyebiliriz. Üstelik tarih denilen bu uzun serüvende hangi olayın mitik, hangisinin gerçek anlamda yaşandığını hiçbirimiz tam olarak bilmiyorken!

Kürtlük dünyasında kültür ve siyasal alan arasındaki geçişgenlik ve karşılıklı besleme ilişkisinin yanında her iki alan arasındaki hegemonik ve hiyerarşik ilişkinin kendini en çok gösterdiği alanlardan biri de Newroz alanları olmuştur. 1970’lerde fetret devrini sonlandırıp yükselişe geçen Bakur’daki Kürt siyasal mücadelesi, etno mitik bir diriliş hikâyesi olan Newroz’u ulusal kurtuluşun tarihsel arka planına döşeyerek 1990’larda özgürlük hareketinin Newroz’u gerçek bir serhildana dönüştürmesine zemin hazırlamıştır. Eğer geleneğin icadı bağlamında bir tartışma açılacaksa, 1990’lardan itibaren devletin Newroz’a karşı kendi Nevruz’unu dolaşıma sokma çabasından başlamak gerekir. Kürtlerde zaten tarihsel olarak var olan ve politik mücadele alanına dâhil edilmiş bir geleneğe karşı tam bir karşıtlık ve reddiye üzerinden resmi Nevruzlar ilan etmek tam da geleneğin icadı dediğimiz bir bağlama oturmaktadır. Tüm yerkürede ihtilaf ve çatışmaları azaltan kutlama ve festivaller, Newroz meselesinde tam bir kolonyalist kuşatma ile de-kolonyal bir çatışma ve gerilim alanına dönüşmüştür. Milyonlarca Kürt aynı anda kendi ulusal gerçekliğini yeniden tanımlayıp festival alanını politik bir kimliğin ilan sahnesine dönüştürürken devlet, geleneği karşıtlık üzerinden yeniden canlandırarak yekpare bir Nevruz arzusuyla kravatlı memurlarını ateşin üzerinden atlatmaya devam etmektedir.  Bu yönüyle Newroz, hem Kürtlerin kendini egemen olandan ayrıştırdığı ve ayrışma noktalarını birer direniş/beyanat alanına dönüştürdüğü ikili bir işleve sahiptir. Burke’nin ‘şenlik ve kutlamalar, toplumsal birlikteliğin kutsandığı, dayanışmanın alan yarattığı, ters yüz edilmiş bir dünyanın canlandırılması için bir sahne görevi görür’ dediği şey Kürdün kolektif bilinçaltında Newroz’a denk gelir.


Sembollerin ve kültürün işlevselliği

Etno-sembolizm, ulusallaşma ile kolektif kimliğe ve belleğe sahip çıkma ilişkisini tanımlarken kolektif kimliğin oluşumunda sembollerin ve kültürün işlevselliğini merkeze alır. Halbwach’ın tanımladığı ve kolektif belleği meydana getiren toplumsal, politik ve kültürel bellek üçlüsü aynı anda Newroz alanlarına akar ve geçmişten diriliş öykülerini damıtarak gelecek kuşaklar için anlam ve kurtuluş kapılarını gösterir. Bu yönüyle Kürt kimliğin oluşumunda, yaşanıp yaşamsallaşmasında Newroz, ana akış yönü ve dirilişten geleceğe akışın temel rotası işlevini üstlenmiştir diyebiliriz. Bu bağlamda kendi ulusallığını ulusal eğitim ve ulusal yazın dünyası üzerinden sağlayan diğer ulusların tersine, Kürtlerin bu öznellikten mahrum oluşları ve kolonyal kuşatma altında parçalanmalarının bu durumun ortaya çıkmasında büyük bir rolü vardır. Kürt düşün dünyasındaki kılıç ve kalem dikotomisinin tam ortasında kılıç ile kalemi aynı mücadele alanına çağıran bir ferman niteliği taşır Newroz.

 

Devletin Nevruz maskaralığı

İlk Newroz’un nerede ve nasıl kutlandığına dair sorunun cevabı Klein’in Kürt milliyetçiliğinin ilk nerede ve nasıl ortaya çıktığı sorusuna verdiği cevapta gizlidir: ‘Farklı zamanlarda, farklı yerlerde ve farklı Kürtler için farklı tarihsel gerçekliklerden doğarak başladı…’ Özellikle tarihin çok yönlü ve karmaşık denklemini hesaba kattığımızda şunu söyleyebiliriz: Newroz, resmi söylemin tam karşısında duran Kurdî söylemin bir itiraz ve beyanat sahasıdır. Söz konusu beyanatlarını duyulur kılmak için iki yılda 125 (yüz yirmi beş!) insanın cenazesinin sokaklara saçıldığı devrimci bir inatçılığın politik dışavurumudur! Newroz, Kürtlerin öncülüğünde bütün gayr-ı resmi insan topluluklarının Newroz’larını devletin Nevruz’una yedirmeme iradesidir. Newroz’u kendi ‘amorf bayramlar’ repertuarına eklemek için yıllarca çırpınan resmiyete karşı bir tek ateşte can bulan ve Zagros doruklarından Amed Zindanları’na oradan İzmir’in Kadifekalesi’ne kadar sıra sıra dizilmiş ateşböceklerinin halaya durduğu devrimci bir dans tarihinin tarifidir Newroz.


Ulusal bir harç

Newroz alanları, Kürtlerin 'her zaman buradaydık ve geçmiş en az bugün kadar önemlidir bizim için' dedikleri, biz olmanın ve bu kadar çok olmanın yarattığı güvenin tazelendiği, hem özgürleştiren hem de güçlendiren bir mekânsal stratejiye dayanır. Politik ve kültürel belleği besleyen tüm sembollerin aynı anda belirdiği kimliğin dolayımsız bir ilan sahnesi; sınıfın, cinsiyetin ve yaş kategorilerinin silikleştiği, 'sürekliyiz ve bütünlüklüyüz' ilanının yapıldığı, kırsalın ve kentin, varoşun ve merkezin anlık bile olsa bütünleştiği bir politik ve kültürel köprü işlevi görür. Newroz alanları, biz ile öteki, geçmiş ile şimdi arasındaki ayırımların hem görünür olduğu hem silindiği ikili bir diyalektiğin işlediği ulusal bir harç, tarihin ve güncelin aynı anda görünür olduğu zamansal bir yansıtıcı görevi görür. 

 

Yeni patikaları gösteren işaret levhaları

Newroz bir hatırlama eylemidir; mütemadiyen bir yenilenmeye ve yinelenmeye gönderme yapar; direniş tarihinin önemli kavşaklarını tarihin içinden çekerek sahnenin önüne kadar getirir. 1982’de Mazlum Doğan’ın, 1990’da Zekiye Alkan’ın, 92’de Botan’da başlayan Serhildan dalgasının, 20 Mart 1993 Ateşkesinin ve 2013 Barış deklarasyonunun açtığı yeni patikaları gösteren işaret levhalarına ve tarihsel hatırlama sahnesine döner. Kolektif özlemlerin, öfkelerin ve binlerce farklı duygunun hare hare dolduğu, Kürde söylenmesi yasaklanmış birçok şeyin söylendiği ve Kürt ulusal renklerinin tüm tonlarının ve formlarının serpiştiği tarihsel bir nutuk alanı, her Kürdün Kürtlüğünü biraz daha öğrendiği, katılımı uzmanlık ya da örgütlü olmayı gerektirmeyen bir siyasal cephe işlevi görür!

Kuzeyli Kürtlerin hafızasında Newroz, Bakthin'in karnaval ve festivaller için dediği  'hem bir ütopya gerçekliğinin hayata dâhil edildiği bir alan, hem de gem vurulamayan bir karnaval özgürlüğünün atmosferini yaratmıştır.’

Kürdistan tarihinin en büyük direniş ve vahşetlerinden birinin yaşandığı 2015-2016 yıllarının ardından kutlanan 2017 Newrozu'nda Amed Newroz alanına akan yüz binleri gören şaşkın bir polisin deyimiyle: "Hala geliyorlar!" Ve gelmeye devam edeceğiz!