31 Aralık 2011

Anne kanguruya ağıt...


 

Ben böyle bir gecede babamın ölümünü izlemiştim

Gençliğinde saçları dizlerine kadar inmiş olan annem bana ağlamıştı;

Sırf oğul babanın ardılıdır diye…

Hani bir polis sorgusunda birkaç tutam saçı yolunmuş annem var ya;

Hani o kolları ikimizin kişisel tarihine benzeyen; kalın, beyaz, zalim ve merhametli…

 

Beni saçlarından as bu gece kalbine; öfkenin ruhu darmadağın eden ritmidir bu;

Beni sakın dinleme

ve boşuna bekleme;

Hiçbir şiirin kabul edemeyeceği kadar büyük acılar getirmeyeceğim sana.

 

O sevdiğimiz şarkının en kırmızı ve en buruşuk halini tutuştursam eline; bana sakın kızma…

Kurtuluş Parkı’ndan Hakkâri’ye çıkan bütün patikaları mayınlamışlar!

Sana bedensiz ölülerin mermerden mezarlarını da anlatmayacağım!

 

Annelerini keselerinde taşıyan birer yavru kanguruyuz biz

Aşka ilk koşuşunda anneleri keselerinden düşen.

O yüzden ikimizi bilen bilmeyen her kes hey ölü çocuk diye çağırıyor annelerimizi…

 

Kendine sakladığı son bir mermisi olurmuş iyi savaşçıların

O son kalan merminin üstündeki kir ve pas gibiyim şimdi

Sen ölü bir ceninin kalbinde atmaktayken…

 

Senin sevdiğin pantolon çoktan eskiyecek ve yeni şeyler giyeceğim artık,

Marlon Brando’nun en kötü filmi say bu gece beni,

Yanlış bir rolde oynatılmış iyi bir adam de gitsin…




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder