Ben böyle bir gecede babamın ölümünü izlemiştim
Gençliğinde
saçları dizlerine kadar inmiş olan annem bana ağlamıştı;
Sırf oğul
babanın ardılıdır diye…
Hani bir
polis sorgusunda birkaç tutam saçı yolunmuş annem var ya;
Hani o
kolları ikimizin kişisel tarihine benzeyen; kalın, beyaz, zalim ve merhametli…
Beni
saçlarından as bu gece kalbine; öfkenin ruhu darmadağın eden ritmidir bu;
Beni sakın
dinleme
ve boşuna
bekleme;
Hiçbir şiirin
kabul edemeyeceği kadar büyük acılar getirmeyeceğim sana.
O sevdiğimiz
şarkının en kırmızı ve en buruşuk halini tutuştursam eline; bana sakın kızma…
Kurtuluş
Parkı’ndan Hakkâri’ye çıkan bütün patikaları mayınlamışlar!
Sana bedensiz
ölülerin mermerden mezarlarını da anlatmayacağım!
Annelerini
keselerinde taşıyan birer yavru kanguruyuz biz
Aşka ilk
koşuşunda anneleri keselerinden düşen.
O yüzden ikimizi
bilen bilmeyen her kes hey ölü çocuk diye çağırıyor annelerimizi…
Kendine
sakladığı son bir mermisi olurmuş iyi savaşçıların
O son kalan
merminin üstündeki kir ve pas gibiyim şimdi
Sen ölü bir
ceninin kalbinde atmaktayken…
Senin
sevdiğin pantolon çoktan eskiyecek ve yeni şeyler giyeceğim artık,
Marlon
Brando’nun en kötü filmi say bu gece beni,
Yanlış bir
rolde oynatılmış iyi bir adam de gitsin…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder